Vizyon Biziz

Vizyon Biziz

Nerden çıktı bu yazı akşam akşam diyorsunuz tabi..

Bugün öğrencilerimle birlikte Hatay’daydım…

Kıcı’dan Topboğazı’na inerken, yolda Amik Gölü’nün o benzersiz manzarasını görünce içim cız etti…

Bir gölden öte, sanki deniz…

Güneş ışıkları, bulutların arkasından gölün üzerine süzülmüş, ışıl ışıl parlıyordu…

Eve gelirken, yine o güzel manzara…

Dağlardan göle doğru akıp giden coşkun çaylar…

Çayımı yudumlarken, böyle güzellik nasıl yok edilebilir, onu araştırayım, TBMM meclis tutanaklarını inceleyim, makaleler okuyayım dedim…

TBMM tutanaklarını incelerken, konuyla alakası yok ama 1970’lerde Bayındırlık Bakanı’na sorulan İskenderun-Yayladağ sahil yolu sorusunu buldum…

50 yıl geçmiş… Soru aynı…

Yıllar önce, bir televizyon programında profesörün biri konuşuyordu…

“Bir ülkede tarımı bitirmenin en güzel yolu…”

YOL YAPMAK…

Tarım arazisinin yanına, ortasına, kenarına, neresi olursa olsun bir yerine yol yaparsanız, orası zaten kendiliğinden ölür…

Çukurova, Konya Ovası, Çorum Ovası, Balçova ve diğerleri, örnekleri gözümüzün önünde…

IMF bugüne kadar babasının hayrına para vermedi ki bize…

Para veriyorum ama savunma sanayi için kullanma, yatırım için kullanma…

YOL yap…

Dedim ya, bu yazıya ilham olan tek konu AMİK GÖLÜ…

Asırlardır, Hititler başta olmak üzere, birçok medeniyete ev sahipliği yapan, Türkiye’nin ekonomisine büyük katkı sağlayan, taa Avrupa’dan, Amerika’dan sırf bu güzellikleri görmek için gelen turistleri ağırlayan bu göle ne oldu?

1950’lere kadar çeltik tarımı ile pirinç üretilen bu bacasız fabrikaya ne oldu?

2000’li yıllara kadar, 250’den fazla kuş türünün yuvası olan, yeni doğan yavru kuşlara hayat veren, nesli tükenme tehlikesinde olan Yılanboyun, Kaskarabatağı, Bataklık kırlangıcı gibi kuşların uğrak yeri,50’ye yakın göçmen kuşun mola verdiği bu kuş cennetine ne oldu?

Etrafında ekilen buğday tarlalarına, havuç bahçelerine, pamuk alanlarına ve sayısız bitkiye hayat veren, bu sayede doğayı canlı tutan bu ab-ı hayat çeşmesine ne oldu?

Günümüzde artık bu bölgede yaşamayan Ulubat Balığı’nın evi, Beni Balığı, Sis Balığı, Bıyıklı Balık gibi onlarca tür balığı besleyen, bu balıkları Orta Asya ve Avrupa’ya gönderip, bölge halkının cebini para ile dolduran, bu büyük akvaryuma ne oldu?

Yüzlerce kayıkçıya ve binlerce aileye, azıcık aşım, ağrısız başım anlayışıyla ekmek parası  kapısı açan, bu ekmek teknesine ne oldu?

Tüm dünya suyun ne kadar önemli olduğunu, tatlı su kaynaklarının korunması gerektiğini düşünürken, bizim elimizde ki bu doğal cenneti kurutmamıza ne sebep oldu?

Sıtma ve Sivrisinek yalanı mı yoksa kendi kendine üretim yaparak dünyaya kafa tutan Türkiye’yi bitirme planı mı?

Sivrisineklere ölüm diye başladılar katliama…

Çünkü sivrisineklerden kurtulmanın en güzel yolu, bataklığı kurutmaktı… Bugüne kadar yaşamış onlarca medeniyet, milyonlarca insan da bunu düşünecek zeka yoktu heralde…

Yalnız bizim çok akıllılarımız, sadece bataklığı değil…

Gölü de kuruttular…

Sonra da nasıl olsa göl kurudu diye, halka dağıttılar…

Şaka değil, gerçek…

Bataklıklar kurutulmaya çalışılırken, göl de kendiliğinden kurumuş…

Eee, yaparsan o kadar drenaj, göl de su değil toprak bile kalmaz…

Olayın 1950’ler de Marshall yardımlarına denk gelmesi de büyük tesadüf…

En sevmediğim tabirlerden biridir, “Türk’ün aklı sonradan gelir.”

Doğal suların ya da göllerin korunması adı altında RAMSAR anlaşmasını imzalıyor sevgili büyüklerimiz 1992 yılında…

Bu anlaşmaya göre artık doğal su alanları hiçbir şekilde kurutulmayacaktı…

Güzel bir girişimdi tabi… Uygulanabilseydi…

Amik Gölü adı üstünde göl… Bulunduğu toprak, su geçirmez bir özelliğe sahip olduğu için, ister istemez her yıl yağan yağışlarla yeniden göl oluşumu başlıyor…

İş makineleri ile çabucak suyu boşaltılıyor…

Binbir umutla ekilen ürünler kuruyor, milyonlarca lira zarara uğruyoruz…

Bunu ben demiyorum, istatistikler söylüyor…

En yakın örnek, dün ve bugün gerçekleşen yağışlarda, 200 bin dönüm ekili alan zarar görmüş…

Binlerce ailenin belki düğün yapmak, belki de borç ödemek için ektiği umutlar, yine hüsranla sonuçlandı diğer bir deyişle…

Bunca olumsuzluğun, hemen hemen her yıl yaşandığı Amik Gölü’ne, yerel STK’lar, bazı politikacılar hatta yerel halkın bile itirazına kulak asmadan, amacını bile bilmediğimiz bir havaalanı yapıldı 2007 yılında…

“Burası göl oluyor, havaalanını İskenderun’a yapın” dediler…

“Siz devlet düşmanısınız, öyle bir şey yok. Hatay’a yapılan yatırımlara köstek olmayın” diye cevap aldılar…

En son 2012 yılında yağan yağışlarda, havaalanı sular altında kalmış, otoparkında ki tüm araçları su yutmuştu… Havaalanı uzun süre kapatılmıştı…

Bugünlerde de havaalanına gitmek için kullanılan yol sular altında kaldı… Havaalanı her an kapanabilir… Devletin uğratıldığı zararı siz düşünün işte…

Yazının başında, Vizyon Biziz demiştim ya…

Gelin, gelecek vizyonumuzu kendimiz oluşturalım… Geçmişe dönelim, geçmişi tekrar canlandıralım, tam bağımsız Türkiye için kendi geleceğimize yatırım yapalım…

Ramsar Anlaşmasına uyalım… Doğal olarak milyonlarca yıllık geçmişi olan Amik Gölüne yapılan tüm yatırımları iptal edelim, gölü eski haline getirelim…

Gölde balık besleyelim, etrafında yine tarım yapalım, kuşlar ve ördeklerin oyunlarını izleyelim, su turizmini başlatalım…

Sonrasında televizyonlardan Amik Ovasını sel aldı haberlerini değil, Amik Gölünde yağmur bereketi haberlerini izleyelim…

Saygılarımla

Hanefi ZOBAR

İngilizce Öğretmeni