Hangi Liste

Hangi Liste

Az önce ilkokulu ikinci sınıfa giden oğlum Ulaş’ın ödevini yaptırırken bir metin gözüme çarptı. Öğrencilere, hesaplı alışveriş yapmalarını öğrenmek için oluşturulmuş ve kurgulanmış bir hikaye…

Giriş kısmı şöyle başlıyor…

“Annem ve babam, maaş günü gelmeden önce, evde bir toplantı yapıp, ödenecek faturaları yazar, alınacak malzemelerin listesini hazırlar, harçlıklarımızı vs hesaplar, maaş günü geldiğinde de, ona göre ödemeleri yapar…”

Yazık bize, çocuklarımızı bile hayal dünyasında yetiştiriyoruz… Doğduğunda bile binlerce dolar borçla doğduğunu gizliyoruz…

Çocuk bunu okuduktan sonra eve gelip, “Babacım, maaş gününde benim şu harçlık meselesini de konuşsak” derse ne yapacağız onu merak ediyorum…

Hangi evde, hangi maaşın, hangi listesi yapılıyor…

Daha maaş günü gelmeden;

Babanın aldığı maaş, alınan evin kredi taksitine gidiyor…

Annenin aldığı maaş, alınan arabanın kredi taksitine gidiyor…

Eğer bir miktar para kaldıysa, banka otomatik olarak kredi kartına kesiyor… Eğer şanslı bir aileyse, bir miktar daha para kaldıysa, onu da banka ek hesap faizine alıyor… Olmadı ama hadi oldu diyelim, bu aile Kadir Gecesi doğduysa, kalan para da otomatik ödemede ki faturalara gidiyor…

Artık bu kadar ödemeden sonra, Kadir Gecesi değil, bayram sabahı doğsan bile… Maalesef para bitti…

Bu kadar para daha maaşı görmeden, gece 00:01 itibari ile suyunu çekti….

Hadi bir ihtimal, şu papaz meselesi olmasaydı dediğiniz olurdu…

Bir de işin o tarafı var…

Papaz serbest bırakılmayacak diye karar çıktığında, Dolar ve Euro bir anda fırladı….

Dolar ve Euro fırlayınca, ülkede tüm üreticiler ve stokçular bunu bahane gösterip, herşey zamlandı bahanesiyle, freni boşalmış kamyon gibi fiyatlara zam yaptılar…Hem de müthiş bir hızla…

Kağıda, demire, ete süte, peynire, domatese herşeye o kadar zam yapıldı ki, bir ara kendimi Danimarka’da alışveriş yapıyorken gördüm…

“Abicim, 2 tane domates, 3 tane yeşil biber, 1 tane muz, 75 gram peynir” almak istiyorum diyesim geliyordu marketlerde…

Birisi “İnşallah çıktığın gibi inersin, Gözün Kör Olsun, Boyun Devrilsin” diye bir beddua etmiş olmalı ki Benjamin Frankline…

Dolar ve Euro bir anda tepetaklak…

Dolar düştü, Euro düştü, hatta petrol bile düştü…

İyi de düşen sadece onların ekranda ki görüntüleri oldu… Marketler dolara inat, hala ateş pahası…

Herhalde bu kez de üreticiler, “Dolar düşüyor diye, fiyatları mı düşüreceğiz. Biz bu oyuna gelmeyiz” düşüncesiyle fiyatları her gün yükseltiyorlar…

Elinle tuttuğun ürün, elini de, cebini de fena yakıyor…

Televizyonlarda uzmanlar “Aman ha, çeyrek depo benzinle dolaşmayın, arabanıza zarar verebilir” diyor ama çeyrek depo benzini alabilmek için ne kadar para lazım onu söylemiyorlar…

Dolar, Euro düşerken bile, marketlerde fiyatların arttığı, benzini koklayarak, peyniri saklayarak, ete murdar diyerek yaşadığımız bir dönemde, siz hangi listeden bahsediyorsunuz?

Gerçekçi olalım… Üretmeden tüketen toplumların sonu bu işte…

Biz hala Türk müyüz değil miyiz onu tartışmaya devam edelim, kaldırımları sökelim yerine yenisini yapalım, fabrikalarımızı satalım, yurtdışından her şeyi ithat edelim, kredi çekelim, faiz ödeyelim, har vurup harman savuralım…

Birileri bizim listemizi hazırlamış işte…

Hesapsız hayatlar, düzensiz toplumlar, dışa bağımlılık ve kölelik…

Saygılarımla

Hanefi ZOBAR